Sordum ;
” nasılsın ”
” iyiyim ” dediler.
Yine sordum ;
” gerçekten, iyi misin ? Paylaşmak istediğin bir şey var mı “?
Anlattılar, anlattılar, anlattılar. Dinledim, dinledim, dinledim. Bir şekilde çözüm yolları aradım, buldum , önerdim, destek için çok çabaladım . Sonunda hep yüzleri güldü ,sorunlar bir yol bulunup halloldu. Onlardan daha çok mutlu oldum.
Sonra bekledim,bekledim,bekledim.
Sorsunlar ;
” sen nasılsın, gerçekten iyi misin , paylaşmak istediğin bir şey var mı? İnsansın ya , bir derdin var mı “?
Sordular
” nasılsın ” ?
” iyiyim ,teşekkür ederim ” dedim …
….
Çaylar geldi ,içtik ve kalktık…
İyiyim, çok teşekkür ederim …!
Nasıl bir bencilliğin pençesinde can hıraç çırpınıyoruz. Ne merhaba dediğimiz bir komşumuz kaldı, ne iyiliğini yürekten merak ettiğimiz sevdiklerimiz ne de yaşadıkları şeylere üzüldüğümüz yabancılarımız. Sevdiklerimiz dedim de aklıma geldi. Sahi; en son ne zaman kalbinizi yokladınız, kalmış mı birilerine karşı biraz sevgi kırıntısı ” diye ? . Şairin de dediği gibi hani ‘ Bir insanı sevmekle başlayacaktı her şey ‘ . Şiirlere sığmıyor, şairlere sığınmıyoruz artık. Onları şair yapan bizlerken üstelik. Onlar ki yaşadıklarını yazmasalar, acıdan ölmeyi öğretecek kelimelerin en ağır işçileri… Kendi cümleleri altında, acımasızca en çok ezdiklerimiz.
Günlük yaşamın içinde bizi ayakta tutan tek şey kalbimiz ve en önemlisi de onu ne ile beslediğimiz.
Anlaşılan hepimiz bu sevgi ve ilgisizlik açlığından öleceğiz…
Ve asla unutmayalım; tavrımız değişirse, hayatımız değişir.
Şimdi başa dönelim, en insan yerimizden yeniden başlayalım.
” nasılsınız, gerçekten iyi misiniz , paylaşmak istediğiniz bir şey var mı ” ?
Ben ” iyiyim, çok teşekkür ederim ” …!
Çaylar…