Şimdi gelelim meselemize…
Siyaset, 14 mayısatki genel seçimlerle beraber bir kez daha güvenilmez bir alan olduğunu kanıtladı…
Tamamen akıl oyunlarına dayanan siyasetin şirazesi kaymış, bireysel çıkarlar gözetenlerin inanç merkezi haline dönüşmüş durumda…
Tabi bu yazı da ”bazı” veya ”bir kısım” gibi ibaeler kullanmayacağım çünkü her siyasetçi üstüne alınsın, kimisi yarası olduğu için gocunsun kimisi de gocunmamak için kulağına küpe yapsın..
Eskiden siyaset-mafya-ticaret üçgeni vardı ve 90’lı yıllarda susurluk kazası ile günyüzüne çıkmıştı…
Şimdi ise günyüzünü bile ışığıyla aydınlatan siyaset-basın-medya üçgeni mevcut…
Ancak burada oyun kurucu 2 kategoride değişiyor…
Ulusal boyutta basın ve medya oyun kurucu olarak görülüyorken, yerel boyutlarda ise sanılanın aksine siyaset oyun kurucu durumunda.
Basın mensubu veya medya-basın patronları ne kadar kendilerini ve hükmettikleri basın organını siyaset üzerinde oyun kurucu bir konumda görseler de, basının yaşadığı ekonomik zorluklar ve bununla beraber üretilen ekonomik modeller durumun tam tersi olduğunu ortaya koyuyor…
Tabi tüm bu gözlemleri ve tespitleri objektif veya gerçeğe yakın bir şekilde ortaya koyabilmek için basın sektöründe para kazanmak gayesinin ötesinde sektörü tanımaya ve sektör hakkında makaleler, okumak, çeşitli görüşlerden araştırmacı gazeteciler tanımak hatta yerelin ötesine geçip uluslararası bir ufka sahip olmak gerekir.
Neyse konumuza yavaş yavaş giriş yapalım…
Isparta basınının içinde bulunduğu içler acısı durumu neredeyse bilmeyen yok…
Tabi bu içler acısı durumdan kastım sadece ekonomik de değil. Ahlak ve zihniyet de bir o kadar çökmüş, bilgisizlik almış başını gidiyor, kibir arşa ulaşmış, gelişim adına en ufak bir parıltı bulunmamakta…
Yanlış anlaşılmasın bunlar suçlayıcı ifadeler değil, aksine tespit ve gözlemler…
Neyse…
2000’li yılların başında nasıl bir zihniyete sahiptiyse, şimdi geldiğimiz 2023 yılında da aynı zihniyete sahip ve muhtemelen yine aynı zihinyetle yoluna devam edecek…
Yerel basının temel para kazancı herkesin bildiği üzere siyasettir. Herkes reklam olarak bilir temel kazancı ama son yıllarda kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan mıdır bilinmez basın ve medya da kazanıcını siyaset üzerine oturtma gayretinde… Siyasetçilerin yanlarında saf tutup aylık maaş alanları da vardır, karşısında olup tehditkar davranarak haraca bağlayanları da vardır..
Bir anlayış bu duruma karşıyken, başka bir anlayış bu davranış biçiminin tamamen geçim derdinden doğduğunu düşünüyor…
Ben geçim derdinin etken olduğunu kabul ediyorum ama tek etkenin geçim derdi olduğunu düşünmüyorum. Hatta geçim derdi neredeyse bu tutum içerisindeki sebepler arasında en az yüzdeliğe sahiptir de diyebilirim…
Yerel basın manşetlerine baktığınız zaman bir parti esnaf ziyareti yapmışsa ve yerel basın bunu haber olarak yayınlamışsa çoğu zaman haber başlığında sadece partinin lideri yer alır.
(Bu arada parti liderinden kastım, yerel basından bahsettiğim için il veya ilçe merkez başkanıdır…)
Çünkü mühim olan partinin önde geleni veya lideri tarafından tanınmaktır yerel basın için…
Lideri tanıyıp lider tarafından kabul göründüğünde gerekli mesajlar karşılıklı verilmiş ve böylece basın kazanacağı paranın sinyalini siyasetçiye yakmış olur…
Lider dışında hiç bir partiliyi ciddiye almayan basın anlayışı hiç bir şehirde istenilen demokrasinin veya istenilen gelişimin sağlanmasında öncü bir rol oynayamaz…
Çoğulcu ve bilgi zemini üzerine inşa edilen demokrasi ve gelişimin aksine siyasetin ve yerel basının dedikodu ve lider anlayışı birbirinden çok uzakta zıt kutuplu 2 davranış biçimidir…
Çoğulcu bir yapı ile sağlanan gelişim ve demokrasi basının liderci tutumunun tersidir ve kısa günün karını sağlamaz…
Bu yüzden artık mühim olan kısa günün karıdır ve bu kar için en doğru, en kısa yol liderci bir tutumdur.
Bu durumun farkında olan siyasetçi lider ise çoğu zaman basının bu tutumunu sever ve tüm basın organları arasında bir denge gözetir. Bu tutumun dışında davranan basın organları ise lider tarafından görmezden gelinir ve demeç verme ihtiyacı bile hissetmez.
Böyle bir ortamda demokrasi ve gelişimin geleceğine, inşa edileceğine inananlar varsa yazık onların haline ama zaten bu anlayışa sahip lider ise genelde çoğunlukla etrafında kendisiyle aynı anlayışda insanları yönetici olarak yapar veya öyle yapmasa da kendi ekosistemi olan bu davranış biçimi birden çok hizip yaratır…
Mesela ekonomik olarak çökmüş basın mensubu neden maddi olarak sürdürülebilirliğini sağlamak adına siyasetçinin sürekli dibinde dolaşır?
Son yıllarda en çok gördüğüm tabloyu size kısaca göstermek de isterim. Bundan yıllar yıllar önce iktidar partisinden veya sağladığı imkanlardan rantını yiyen basın mensupları veya patronları, iktidar partisinin imkanları azaltmasıyla yönünü kesenin ağzını açmış, iktidar olmak adına türlü çalışmalar yapan muhalefete çevirmişler hatta zamanında iktidar partisi içerisinde dolanan basın, yönünü çevirdiği muhalefete yerelde nasıl iktidar olabileceği yönünde telkinler bile vermeye başlamışlardır.
Eee 23 yılldır ülkeyi yöneten Ak Partiden belli ki birşeyler öğrenmiş olmalılar…
Neyse…
Siyasetçi sürekli dibinde dolaşan basın mensubunu veya patronu neden sürekli arar, sorar?
Bunlar sadece soru…
Soruların cevabı şimdilik önem arz etmiyor ama böyle bir ortamda basın ve medyanın ayrışarak ekonomik olarak muhtaç bir halde olması siyasilerin işine gelmez mi?
Ha bak bu soru cevaplanır…
Tabi ki işine gelir…
Nasıl ki basın, siyasi partinin bütüncül ve kurumsal yapısıyla ilgilenmek yerine sadece yereldeki lideriyle yakın temasa giriyorsa, siyasi lider de basın veya medya kurumunun kurumsal kimliğinden öte gazeteci veya patronla yakın temas kurar.
Yani 2 taraf da bireyseldir, kurumsal değil…
Çünkü mühim olan kazançtır, kazanım değil…
E haliyle 2 tarafın da bireysel bir anlayışta davranış geliştirmesi neticesinde gazetecilerin veya basın organlarının ayrışması siyasilerin işine gelir…
İdare daha kolay olur, şehirde toplumu veya kamuoyunu bilgilendirmek, olayları aydınlatmak görevi olan basın ve medya böylece yapması gereken misyonu yerine getiremez…
Artık amacı da o değildir…
Ekonomik olarak dara düşmüş basının ihtiyacı paradır ve para siyasetçide vardır…
Çünkü reklam sektörü çağı yakalamış ve almış başını gitmiş ancak yerel basının artık reklam sektörüne verebilecek hiç birşeyi kalmamıştır…
Olay örgüsü özünde bu kadar basittir..
Toparlayacak olursam, bu konu onlarca teze gebe bir konu aslında…
Yaz yaz bitmez…
Ama şimdilik bu kadarı sanıyorum ki, gerekli mesajların iletilmesinde yardımcı olacaktır.
Isparta basınının anlamadığı veya anlamayı reddettiği bir şey var ve o da; Ne kadar birbirimizi eleştirsek de, hatta kötülesek de bir masa etrafında bir araya gelinmediği, yeni fikirler ve yeni kararlarla bireysellikten ziyade kurumsal kimliklerle değişim adına yol çizilmediği müddetçe ayrışmaktan rant elde etmeyi düşünen ”bir kesim” basın mensupları veya patronları bu kötüye gidişatı körükleyecek, ayrıştırmayı kızıştıracak ve kendi bireysel rantı uğruna zaten can çekişen Isparta basının ümüğüne çökecek..
Siyaset mecrası ise bu çöküş karşısında dilsiz ve sağırı oynayarak parsel parsel olmuş, dara düşmüş basını kullanmaktan ve para uğruna gazeteleri veya haber sitelerini kendi kişisel blog sayfaları haline çevirmekten asla utanmayacak ve çekinmeyeceklerdir.
- Bir sektörün kurulumu, sürekliliği ve krizlerin çözümü gündelik hamasi söylemlerle değil akıl ve bilgi ile çözülebilir ancak…